27 Kasım 2019 12:23
Bir firmanın sadık kullanıcı kitlesine ulaşmasını sağlama yönündeki önemli adımlardan biri, marka yaratma süreci. Bir algı ve kimlik etrafında bütünleşen tüketicilerin sadık birer tüketici kitlesine haline dönüşmesi oldukça basit. Günümüz pazarlama stratejilerinin en başta faktörünü oluşturan markalaşma sürecinin satışları çok daha başarılı kılmasının nedeni, insanların aidiyet ihtiyacını satın almak istedikleri ürünle tatmin etme arzusu. Bu arzuyu iyi yönetebilen firma ve kurumlar, yarattıkları marka algısı ile binlerce, onbinlerce, hatta milyonlarca tüketici kitlesinin vazgeçilmez tercihi olma yönünde büyük başarı elde ediyor. Ancak özellikle ülkemizdeki aile şirketlerinin markalaşma süreciyle ilgili sorunları var. Neden peki?
Aile şirketleri markalaşmak istemiyor mu?
Ülkemizdeki birçok firmanın aile şirketi olduğunu not edelim. Bazı aile şirketleri, önemli başarılara imza atan ve markalaşma yolunda büyük yol kat eden gruplardan oluşuyor. Ancak kimi aile şirketleri, kuruldukları ilk günkü yapı, pazarlama yöntemi ve üretim modeli ile kalma konusunda ısrarcı. Hızla değişen, yenilenen ve ihtiyaçları farklılaşan bir hayatta ilelebet değişimden uzak kalarak var olmak mümkün değil. Aile şirketlerinin kurucularındaki vizyon eksikliği ve denenmiş bir ticari yöntem ve metodun varlığı, markalaşma gibi yeni bir serüvene girmeyi gereksiz hale getiriyor. Bu nedenle aile şirketlerinde ilk kuşak yöneticileri ile sonrakiler arasında önemli krizler ve anlaşmazlıklar çıkıyor.
Yetkiler kimin elinde ise, o değişime onay verir
Aile şirketlerinin önemli bir kısmında yetkiler, ilk kurucuların elindedir. Bu da, değişimin önünün tıkanmasına ve markalaşma adımlarının aheste bir şekilde ilerlemesine neden oluyor. Yeni kuşak yöneticilere yetkilerin devredilmesi konusundaki ağır ve isteksiz tutumlar, firma ve şirketlerin geleneksel modeldeki işleyişlerini muhafaza etmeleri sonucunu doğuruyor. Gerçekten de, aile şirketlerindeki sorumlulukların büyük bir kısmı yeni kuşakta yer almasına rağmen, önemli değişim ve adımların atılması için gereken yetkiler, ilk kuşak adamların elinde bulunur. Bu nedenle, markalaşma süreci ya başlamaz, ya da olması gerekenden yavaş adımlarla ilerler.